Aybalam Sayı 2

Aybalam Sayı 2

ÇALGILARDA BEYNELMİLEL NAĞMELER

UDUN İÇ SIZLATAN TERENNÜMLERİ

Ud’un büyük bombeli armut görünümlü gövdesi olup, kısa boynunda perdeler yoktur ve ayar kolları g
dönüktür. Zar kısmı hariç geri kalan bütün kısımları için ceviz ağacı kullanılır. Zar kaplama kısmı ise köknar veya ahşabından hazırlanmaktadır. Enstrümanın uzunluğu 490-500 mm., eni 350-355 mm., derinliği 180-200 mm. den ibarAyrıca aletin 11 teli olup 5 çifttir (birinci ve ikinci çiftler damarlıdır) ve yukarıdaki 1 tel ise tekli bas sesi içindir. Enstrüman
berrak sesiyle ayrı bir önem taşımaktadır.
Arapların klasik çalgılarındandır. Udu, Müslümanların yaşadığı her yerde, birçok Afrika ve Güney Doğu
ülkesinde bulabilirsiniz.
Ut, eski bir çalgıdır. Muhtemelen Orta Çağ’da doğudan Çin’den inmiştir. Sonra Müslüman Arapların İspan
fethi sonrası Avrupa üzerinden geldi ve üç isimde ut oldu. Ut gövdesinin arkası (10-25 ) birbirine yapıştırılmış, genellikle oldukça dekoratif desenlerde oldukça ince kaburgalardan yapılmıştır. Boynu kısa klavye ile ses yansıtıcısı perdeler hizadadır.
Keman tarzı sürtünme mandalları açık kanca kutusunun her iki tarafından takılır. Bu da hafifçe bükülür ve arkbir açı altında boyuna sabitlenir. Ses kartına yapıştırılmış bir köprüye sabitlenmiş 6 çift kuşakta naylon (orijinal naylon) gerilidir. Daha küçük bir direğe sahiptir ve daha yüksek ayarlanmıştır.
Kıbrıs’ta ve Suriye’de utlar çok süslüdür, özenle oyulmuş ahşap rozetler yerleştirilmiştir. Sedef ve siyah-berenkli ahşap kakmalar ile çevrilidir. Tırmık levhası ve klavye, benzeri şekilde renkli kakmalı olarak dekore edilmiştir. Beyaz fildişi kemik veya günümüzde beyaz plastik kullanılır. Bazı utlarda sırtın tamamı bile sedef kakma ile tamamlanır. Türkiyut ise genellikle oldukça sade rozetler etrafında minimal dekorasyona sahiptir. Bu tür bir alet Yunanistan’da da kullanılır outi olarak adlandırılır.
Arap tarzı ut dönüşü şöyle olabilir: D GG AA dd gg c’c’
Genellikle alt kurs, sadece bir dizedir ve bazen bu dize diğer tarafa konur. (İlkinin üstünde) Kullanımda daha
ayar vardır. Genellikle alt kurslarda durum farklıdır.
Ut, uzun ince bir mızrapla çalınır. Müzik batı gösterimi. Klasik müzik taksimdir. Oyuncunun doğaçlama yaptığı
çeşit temel melodi ölçek. Son zamanların en ünlü ut virtüözü Münir Beşir’dir.
Daha fazla bilgi için (Bakz. ArabicMusic and TheOud.)
Bazı utlar için 4 kursluluk hâlâ kullanımdadır. (Bakz. Sayfa Africa North)

BEŞİR UDU
Sıkça kullanılan Mısır tarzı udun yanı sıra, günümüzde farklı modeller de bulabilirsiniz. Irak’ta ünlü ud virtüö
Münir Beşir, onun adını taşıyan, Beşir udu veya Irak udu olarak anılan özel bir tür geliştirdi. O, gevşek köprü ve dekoraskilidi ile tanınabilir.
Müslüman utlarının görsel farkı, deliklerin içerisinde (veya etraflarında) dekoratif rozetler bulunmaması genellikle oval biçimli olmasıdır. Ancak bu tip açık ses deliği normal utta da bulunabilir.
Bununla birlikte ana fark iplerin gövdenin alt kısmında delikli ahşap bir şeride aktığı, gevşek 8 “yüzer”dir. Bu
köprü ses dalgasından farklı bir ses üretimi ile sonuçlanır ve genel his bu udun sesinin daha keskin, daha yüksek ve daha benzeri olmasıdır.
Sırt ayrı kaburgalardan yapılmış olmasına rağmen (tüm utlar lutes gibi) dış kısım nerdeyse yuvarlak pürüzsüz
yüzeye zımparalanır. Kenarın çevresinde, şeritleri sabitlemeye yarayan kalın bir şerit vardır. Klavye ses kartının üzerinde
hafifçe kaldırılır. Tüm alet son derece verniklidir.
Naylon teller genellikle 6 veya 7 çift kursludur.
Ayar : cc dd gg c’c’ f’f’ F veya normal ut ayarlarından herhangi biri olabilir.

Uzun, ince bir mızrap veya parmak stili ile normal bir ut gibi çalınır.
TÜRK UDU
Türk müziği araçlarından ut, iri karınlı, kısa ve kıvrık saplı, kirişli ve mızrapla çalınan bir çalgıdır. Bombeli olan bölümü çember şeklinde 19 ya da 21 tahtadan yapılır. Gövdenin içi boştur. Udun 6 çift teli vardır ve mızrapla çalınır.

Kaynakça : 1. https://www.atlaspluckedinstrumentes.com/middle_east.htm

  1. Prof Saadet Abdullayeva

Türkye’de ve hemen bütün Arap ülkelernde aynı adla yaygın bçmde kullanılır.
İran, Azerbaycan, Ermenstan ve Yunanstan’da da sevlen çalgılar arasındadır. İran’da br adı barbat olup Yunanstan’da ut smyle anılır. Çalgı blmnde ut kısa saplı lavtaların tpk örneğdr; yeryüzündek dğer
bütün kısa saplı lavtalar (Avrupa lavtası, İstanbul lavtası, Çn ppası, Japon bwası, Rumen kobzası) udun veya atası olan çalgının brer türevdr.
Ut benzer lk çalgının esk Mısır’da 19-29. sülâleler dönemnde (M.Ö. 1320-1085) yapıldığı sanılmaktadır. Bu dönemden kalma kl kabartmalardan brnde udun atası sayılablecek br çalgı tasvr
edlmştr. Mlâttan önce VIII. yüzyıla tarhlenen klden br Elam fgüründe de buna benzer br çalgı vardır. Udun bundan yüzyıllar sonra Müslüman Ortadoğu’da yenden ortaya çıkıncaya kadark tarh y
blnmemektedr. Muhtemelen esk ut gb, bu yen ut da tek br ağaç parçasından oyularak yapılıyordu ve gövdes bugünkü udunknden daha küçüktü; göğsü se derdend. Sasanler bu çalgıya “barbat” (kaz göğsü)
adını vermşlerdr. Br bakıma uda barbatın Araplar tarafından gelştrlmş bçm denleblr. Arap kaynakları, ünlü mûskşnas Zelzel’e kadar (ö. 174/790) udun sapının ve gövdesnn aynı ağaç parçasından yontulup
oyularak yapıldığını, müstakl sapın Zelzel tarafından getrlen br yenlk olduğunu kaydeder. Gövdenn Zelzel’den sonra artık oyularak değl ağaç dlmler yan yana getrlerek yapıldığı tahmn edleblr. Esasen ud le
barbat arasındak en öneml fark barbatın nsbeten küçük gövdel ve der göğüslü olması, udun se daha büyük br gövdes ve bu yüzden tahtadan br göğsünün bulunmasıdır. Arapça ud “öd ağacı” demektr;
muhtemelen lk udların göğsü bu ağaçtan yapılmıştır. Henry George Farmer da çalgıya ud adının bu ahşap göğsü dolayısıyla verldğn fade eder.
Ut kelmes lk defa VII. yüzyıla at Arapça metnlerde geçer. Ancak sonrak İran ve Arap metnlernde barbat, ut ve tumbur kelmeler görülmektedr. Fârâbî’nn ud çaldığı ve bu çalgıda bazı değşklkler
yaptığı belrtlmektedr. Fârâbî dönemnde de muhafaza edlen udun sapındak “destan” adlı perde bağları X. yüzyılın sonuna doğru terkedlmştr. En pes tel olan bam telnn ne zaman ve kmn tarafından eklendğ
blnmemektedr. XX. yüzyılın lk çeyreğne kadar en tz teln altına bağlanan bu tel tzden peste doğru sırayla bağlanan öbür tellern düzenn bozuyordu. Bu durum bam telnn en üste alınmasıyla düzeltlmştr. Ud
önceler tahtadan br mızrapla çalınmaktaydı. Endülüslü mûskşnas Zryâb (ö. 230/845) kartal teleğnden yapılan mızrabı yaygınlaştırmış (günümüzde genellkle esnek plastkten mızraplar kullanılmaktadır), udun
İspanya’ya geçşnde de öneml rol oynamıştır. Modern çalgı blmn kurucusu kabul edlen Curt Sachs, udun Avrupalılarca benmsendğnde sapına yenden perde bağlanışını Batılıların değşkenlğe ve belrszlğe
değl kesnlğe önem vermesyle açıklar. Hâlbuk Müslümanlar udun sapındak perde bağlarını, değşkenlk ve belrszlklerden hoşlandıkları çn değl nağmeye dayalı mûsklernn nazaryatçılarca tespt edlen
aralıklardan çok daha fazlasını gerektrmesnden çıkarmışlardır. Bugün Türkye’de kullanılan udun dğer İslâm ülkelerndek udlardan hemen hçbr yapısal farkı yoktur. Ancak Arap udunun tel boyunun Türk udundan
yaklaşık 1 cm. daha uzun olduğunu (59,5 cm.) ve Arap udlarının br ses daha pest akortlandığını belrtmek gerekr (Arap udunun nevâ perdes Türk mûsksndek çârgâh perdesne tekabül eder).
Zamanımızdak yapısını ut bazı küçük değşklk dışında yaklaşık bn yıldan ber korumaktadır. Çalgının nsan kucağını dolduran r gövdesn yrm kadar hlâl bçml ahşap dlm oluşturur. Sap br takoz
aracılığıyla gövdeye takılır. Burguluğa doğru daralan bu yassı sapın gövdeyle brleştğ yerdek genşlğ yaklaşık dört parmaktır. Sapla 45 derecelk br açı yapan burguluk dar ve uzun br “S” çzer; “kulak” adı da
verlen akort burguları burguluğa yandan grer. Bam tel dışındak öbür beş tel çfttr. Günümüzde naylon tellern kullanıldığı en alttak k çft tel (nevâ ve gerdânye teller) eskden bağırsaktandı. Dğer tellern heps
pek üstüne gümüş veya bakır sargılıdır. Bu teller en yaygın bçmde tzden peste doğru gerdânye, nevâ, dügâh, hüseynîaşran, kaba bûselk ve kaba ırak yahut kaba hüseynîaşran (sol, re, la, m, s ve fa# veya m)
perdelerne akortlanır. Her tel doğrudan, göğse yapışık olan tel takozundan (utta bu aynı zamanda ana eşktr) çıkar ve burgulukla sapın brleştğ yerdek dp eşkten aşarak burgusuna sarılır. Udun göğsü yaklaşık 1
mm. kalınlığında ladn veya köknar tahtasından br levhadır. Bunu alttan destekleyen çıtalara “balkon” adı verlr. Göğüste çoğunlukla, ks küçük ve yanda bulunan üç yuvarlak delk vardır. Bunlar gül veya kafes
denen süslü oymalarla kapatılmıştır. Avrupa lavtası gb göğsünde büyükçe tek br delk yer alan utlar da vardır. Böyle utlara daha çok Araplar’da rastlanır. Son yıllarda Arap ülkelernde Bağdat kökenl, yuvarlak
olmayan, oval delkl ve kafessz utlar da yaygınlaşmaktadır. Oturularak kucağa alınan ut üstten sağ kolla, alttan sağ bacakla sıkıştırılır; sağ eldek mızrapla çalınır, tellere se sol eln parmaklarıyla basılır.
XV ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı sarayında büyük rağbet gören ut XVII. yüzyılda terkedlmş. Nâyî Osman Dede’ye (ö. 1142/1729) kadar bütün kuramcılar perdeler udun sapı üzernde şaret etmşlerd.
İlk defa Osman Dede perdeler ney üzernde göstermştr. Kantemroğlu da aynı dönemde perdeler tamburun sapı üzernde şaretlemey terch etmştr. Böylece Osmanlı dönem mûsksnde brnc ut dönem
kuramsal yönden kapanmıştır. Gerçekte bu husus bestekârlıkta Osmanlı üslûbunun doğduğu döneme rastlar ve kuramların da Osmanlılaşması anlamına gelr. XIX. yüzyılın sonlarına doğru ut yenden klask Türk
mûsks çalgıları arasına katılmıştır. Ancak esk udun göğsünün k yanındak ardıç yanaklar kaybolmuş, tel sayısı beşten altıya çıkmıştır. Bu knc dönemde İstanbul’da ut çalanların sayısında büyük artış görülmeye
başlanmış, bu arada pek çok ut malathanes açılmıştır. İmalâtçıların en ünlüsü Rum asıllı Manol Usta d. Aynı dönemde sayıları hızla artan mûsk dükkânlarında br yandan ut satışı yapılmakta, br yandan da ut
eğtm verlmekteyd. Bu devrde amatör veya profesyonel pek çok ûdî yetşmştr. Bunların çnde fasıllarda ve plaklarda çalan Ûdî Âfet (Hapet Mısırlıyan), Ûdî Arşak (Çömlekçyan), Mısırlı İbrâhm, Ûdî Sâm Bey,
bazı plaklarda Tanbûrî Ceml Bey’n kemençesne eşlk eden Ûdî Feth Bey, daha çok konaklardak meclslerde görünen Ûdî Nevres Bey (Orhon), Avrupaî vrtüözlüğünün lk temslclernden Al Rfat (Çağatay),
Sedat (Öztoprak) ve Refk Talat (Alpman) beylerle lk ut ve vyolonsel derslern Al Rfat Bey’den alan Şerf Muhttn Targan ve özellkle 78 devrl plak dönemnn “hâkm” konumundak Yorgo Bacanos anılmalıdır
(Türkye’de yapılan lk plak kayıtlarında en öneml k çalgı ut ve kemandı).Kaynak: İslam Ansklopedsi

TEREKEME HALISINDA YEŞİLİN TONLARI
HALI DÜNYASI

Halı adlandırmaları kimi zaman şehre (Bakü Halısı, Derbent Halısı, Kars Halısı, İsparta Halısı); kimi
zaman kasabaya (Perepedil Halısı, Konakkent Halısı); kimi zaman etnik çevreye (Terekeme Halısı, Lezgi Halısı,
Kürt Halısı) göre yapılmaktadır. Bu adlandırmalar rastgele değil, bölgedeki yoğunluk ve çeşitlliğe göre
belirlenmektedir. Anadolu Halı Haritasında bazı halı merkezleri görülmektedir. (Bak. Harita 1.) Türkiye sınırları
dışına çıktığımızda işaretlerin özellikle Azerbaycan Kuba’da arttığı gözlenmektedir. Bu reyonda 154 köyün her
biri halı merkezidir. Perepedil, Konakkent kasabaları; Tschitschi (Çiçi) Kryts (Qrız) kentleri (köy) ve adlarını
saymadığım Kuba’ya bağlı her yerleşim sahası birer halı merkezidir. Reyon merkezinde bir Halı Enstitüsü de
bulunmaktadır. (Bak.Harita 2)
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde Kuba Halıcılığı, Karslı yazar Ludmila Denisenko’nun Böyle Bir
Kars adlı kitabında Kars Halıcılığı, elimizdeki İngilizce ve Almanca kitaplarda bu konuda geniş bilgiler
mevcuttur.
Türkiye’de araştırmalar Atatürk Üniversitesi ile sınırlı değildir. Ülkemizde, bu doğrultuda 227 adet
makale, 215 adet bildiri, 23 adet kitap ve 94 adet doktora, sanatta yeterlik ve yüksek lisans tezine ulaşılmıştır.
Yazımızın sonunda adını zikrettiğimiz Almanca kitaptaki yazılardan birinin çevirisini Ay Balam’ın bu
sayısında sizlere sunuyoruz.
TEREKEME HALISI

Özellikle burada gösterilen halı, Kazakların bir kolu olan bir gruba aittir. Örnek aldığımız motifte,
düğüm teknikleri, materyaller ve renkler grubun tüm özelliklerini taşımaktadır. Örneğimizde, bu günkü yeni
halıların sahip olmadıkları renklilik görülmektedir. Eski halılar, bir kez yıkandıktan sonra yünlerin akıcı renkleri
belirginleşir. Eğer halıda en basit bir abraşlık (çarpıklık, eğrilik, iki tarafın denk olmaması durumu) görülürse
bu, halıyı çok ilgi çekici yapar ve değerini daha da artırır. Renkler halıda ışıl ışıl parlar.

Örneğimizdeki tüm gölgelendirmelerde kahverengiden kırmızıya dek karışık renklerin uyum
içindeki düzeni, bize görsel bir şölen sunmaktadır. Özellikle merkezdeki motiflerde yeşilin tonları
büyücüleyicidir.

Açık çizgilerin sakin duruşu ve ortadaki renk çeşitliliği halıya büyük değer kazandırmaktadır.

Bunlar pazarda Terekeme adı altında yer edinmiştir ve Kafkasların Türk tarafı Terekemeler,
düğümlerde değişik teknikler yaratmışlardır. Bunu gerçekleştiren insanlar Türk- Rus harbi sonrasında Kafkas
ülkelerini terk etmişlerdir. Türkiye’de Terekemeler yeniden iskân edildikten sonra, halıda attıkları düğümler,
ilk nesillerde olduğu gibi kalmıştır.

Burada aşağı yukarı altmış yıl boyunca Terekeme halılarındaki çizgiler, sık sık kullanılan renkler ve
orta kısımdaki tasarım, üreticiler tarafından abraş olarak adlandırılmıştır. Bu özellikler çoğunlukla göçebe,
Terekeme halılarından gelmektedir. Bunun kaynağı da eğer yeterince renkli yün yoksa yeni renklerden de
yararlanılarak yaratılır. Bu yeni renklere, aynı halıda aynı tonlara rastlanılabilir. Eğer halılar bitkilerle
renklendirilmişlerse o vakit yünlerin renk çeşitliliği daha çok artar.
Almancadan çeviri: Emekli öğretmen L. Korkmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir