KİM 10

KİM 10

LAK BENİM BAYRAMLARIM VARDI

Dağıstan’da ekilecek toprak çok azdır. Bu yüzden eski çağlardan beri toprağı sürme, hasat yapma, ot biçme gibi işler bir düzene bağlanmış, bu işler merasimlerle süslenmiştir.

Deniz seviyesinden 1500 metre kadar yüksekte bulunan dağ köylerinde karların erimesi gecikir. Toprağı ilk sürme zamanı olarak 21-22 Mart tarihleri tespit edilmiş ve merasimlere bağlanmıştır. Lak dilinde kurdukkav denilen toprağı sürmenin başlangıcı çok kadim zamanlardan beri uygulanagelmektedir.

Kurdukkav örf, âdet ve geleneklere sadık kalınarak muhtelif eğlenceler, sportif oyunlar ve ikramların hazırlanmasını kapsar. Köydeki tecrübeli kişilerden oluşan bir grup merasim hazırlığına iki ay önceden başlar. Bu bayramın içkisi dukrahamdır. Bayrama hazırlanan gençler de eğlenceler için turşşi, urung, kurtdi hazırlıkları yaparlar.

Turşşi, pinpon topu büyüklüğünde kil çamuruna batırılarak kurutulmuş, 15-20 cm. uzunluğunda kamıştan ibarettir. Ateşte tutuşturulup sapanla fırlatılınca gece karanlığında gökte ışıklar saçarak güzel görüntü meydana getirir.

Urung, sapan demektir. 90-100 cm boyunda iki sağlam ip ve bu iplerin arasında, dört beş cm genişliğinde ikiye katlanmış deri torbacıktan oluşur. İplerden birinin ucu sağ elin orta parmağına geçirilir, torbaya turşşi konarak terazilenerek birkaç tur çevrilip fırlatılır.

Kurtdi, çabuk tutuşan, kolayca yanan demektir. Çalı çırpıdan oluşan malzemeler, bir iki metre yüksekliğinde piramit şeklinde dizilir. 21 Mart toprak bayramında akşam hava karardıktan sonra tutuşturulur. Buna tongal ateşi de denir.

Merasim, Bayramın ilk günü sabah saat 11.00’de toprağı sürme ile başlar. Köyün tüm ahalisi kızlar çocuklar, kadınlar gençler tüm aile reisleri ve yaşlılar millî giysileri ile bu şenliğe iştirak ederler. Sürülecek tarlanın yakınında toplanırlar. Köyün ileri gelen aksakallılarından biri tüyleri dışarı gelecek tarzda giydirilmiş kürkü ile göreve hazırdır. Kürkünün saçaklarına çok miktarda, renkli kâğıtlara sarılmış şeker ve şeker kâğıtlarına sarılmış buğday tohumları asılıdır. Omzundaki heybesinde toprağa ekilecek tohumların yanı sıra bozuk paralar ve karameleler de bulunur.

Bir çift öküz, boyunduruğa bağlıdır ve arkadaki karasaban süslenmiştir. Yeni yılın bereketli ve hayırlı olmasını dileyen konuşma ve dualar eşliğinde toprak karasabanla çizilmeye başlanır. Birkaç kez tur atıldıktan sonra aksakallı, heybesindeki tohumları toprağa serper. Bu anı sabırsızlıkla bekleyen çocuklar atılan para ve şekerleri kapmak için neşeyle yarışır; Mahsul şeker olmuş diye sevinçle haykırırlar. Sıra aksakallının kürkündekileri kapmaya gelir. Akasakallı kaçar, çocuklar onu kovalar.

Bu eğlencelerin ardından at yarışlarına geçilir. Genç kızlar, birinci gelen atın boynuna eşarplarını bağlayıp binicisini ödüllendirirler. Güreş, taş atma, tüfek tabanca atışları akşama kadar sürdürülür. Müzik eşliğinde ve oyunlar oynanarak şölen devam eder.

Görevliler tarafından hazırlanan sofralara yaş sırasına göre oturulur. Her yerde olduğu gibi burada da tamada duruma hâkimidir. Dualar ve temenniler ile yemek yenir. Akşama doğru köyün her tarafından izlenebilen tepede yakılmaya hazırlanmış kurtdinin çevresinde toplanılır. Aksakallı biri tarafından kurtdi tutuşturulur. Tüm köylü bu ateşin üzerinden atlar, bu; günahlarım ateşle yansın gitsin, ateşin gücü bana kalsın anlamındandır.

Ateşin alevleri azaldığında daha önceden hazırlanmış yüzlerce turşşi, ateşte tutuşturularak sapanlarla gökyüzüne savrulur. Gece karanlığında havai fişekleri andıran bir görünüm ortaya çıkar.

Geç saatlerde evlere dönülürken herkes, sönmeye yüz tutmuş odun kömürlerinden bir parça alır. Bunu kurtlanmasın diye kilerdeki tohumluk tahılların yanına koyarlar. Bu, eski zamanlardan beri devam ettirilen bir âdettir.

İlkbaharın gelmesiyle ve Nevruz şenlikleri ile birlikte aşure yemekleri yapılır. Çocukların çok sevdiği kuş ve hayvan figürlü çörekler üzerine muhtelif kuru yemişler konularak yumurtalı keteler hazırlanır ki bunlara da barta denir.

Bu bayramda kimsesiz kadınların toprakları sürülür ve ekilir. Gençler bu hizmetleri imece tarzında yaparlar. Bol mahsul alabilmek için dualar yapılırken gençlerin sportif yarışları da coşku yaratır. Kurdukkav diye isimlendirilen geleneksel ilkbahar bayramı Dağıstan’ın tüm yörelerinde farklı adlarla da olsa kutlanır.

Musa Ramazan

QRIZ’ DA EĞİTİM ÖĞRETİM FAALİYETLERİ

Qrız, Rus Çarlığı boyunca Kuba reyonunun Xınalıq mahalline dâhil olmuştur. Daha önce belirttiğimiz gibi (bkz. Ekim 2018 KİM) 19. Asrın sonlarına kadar bu dağ kenti, Rusya’nın idari sınırlarına alınmadığından ve herhangi bir makama bağlanmadığından halk kendi başının çaresine bakmış, aksakallıların rehberliğinde, yazılı olmayan hukuk ilkelerine göre hayatını sürdürmüştür.

Yedi yüz hane ve tahminen altı bin kişilik ahali, biri çocukların eğitimine tahsis olunan medreseye sahip külliyat olmak üzere dört camide ibadet etmiş, Şamaxı ‘da dinî tahsil alan Molla Mahmut başta gelmek üzere birçok müderris tarafından halka vaaz verilmiştir. Bu kişiyi Molla Berat, Hacı Pir Murat , Müşkür ‘de ve İstanbul ‘da eğitim alan ve yaptığı hizmetlerden dolayı Gazi rütbesi ile onurlandırılan Molla Seyfettin izlemiştir.

İster dağ Qrızları, isterse dağ eteğindekiler olsun bu bölgede görev üstlenen müderrisler bu işi gönüllülük esasına dayanarak herhangi bir ücret talep etmeden yapmışlardır.

Qrız‘dan ilk defa Mekke ziyaretine gidenler Hacı Medet, Hacı Gadaş, Hacı Çoban ve Hacı Murat‘ tır. Onları Müşkür’ den Hacı Mir Zecan, Hacı Baba, Hacı Murathan izlemiştir.

İkinci paragrafta adını andığımız Molla Mahmut, birkaç yıl Qrız’da yaşadıktan sonra evini adaşı Mahmut adlı birine bağışlayıp önce komşu Elig kentine, sonra Müşkür kasabasına, ardından Yataqoba ‘ ya göçmüş, ömrünün sonuna kadar Yataqoba’ da kalmıştır. Onun sık sık neden yer değiştirdiği bir sır olarak bugüne kadar anlaşılamamıştır.

Rus Çarı tarafından Qrız’dan Süleyman Hacıyev‘e general rütbesi verilmiştir. General malikhanesini Qrız ‘da kurmuş, onun muvafakatı ile dağ eteği kentleri için Uzunobalı Heçemi Memmed, Çınartala için Hacı Murat yüzbaşılığa seçilmişlerdir.

Süleyman Bey hakkında biraz durmakta fayda vardır. O, Kuba polis amiri Livintov’un önerisi ile orduya alınmış ilk Qrızlı idi. Yirmi beş yıllık askerlik görevinin ardından generalliğe terfi etmiş, kendine ait bölgelerden vergi almamış, yoksullara yardımcı olmuştur. Ramazanlıklarda ve Mevlid kandilinde verdiği ziyafetler hâlâ akıllardadır. Mezarı Qrız’dadır. Qırız’da türbesi bulunan meşhur Pir Pireçalan Baba, Süleyman Bey’in büyük büyük babasıdır.

Qrız’da Yâdigar Medetov, ilk çağdaş mektebin kurucu müdürüdür.

Sovyetler döneminde bir ara ana dilinde eğitim kampanyası çerçevesinde Qrız dilinde eğitim yapılmış, sonradan bu uygulamaya son verilmiş.

Kaynak: Şahmurad Qrızlı

Qrız ve Qrızlılar

UZAK TARİHTEN VECİZ NOTLAR -4­. İSYAN ATEŞİNİN ADI: BABEK

Soru 22: Selçukluların bugünkü İran ve Azerbaycan topraklarına yayılmasına geçmeden önce Türkler ile Abbasiler arasındaki ilk temaslar hakkında bilgi verir misiniz?

Sasanilerin İran’ daki 450 yıllık hâkimiyetine Hz. Ömer devrinde son verildikten sonra geçen 100 yılda İslam dünyasında yaşanan hadiseler birçok fikir ayrılığını doğurmuştu. Halifelik sırasının kime geldiği tartışmaları, Kerbela Vakası , büyük âlim Ebu Hanife‘nin zindanda öldürülmesi ve fetihlerde takınılan tavırlar, Emevi ve sonrasında Abbasilere karşı büyük bir nefrete yol açmış, eski inanış taraftarları Şiilik, Rafizilik,Batınilik, Hurufilik kisvesine girerek merkezî idarenin baskısını hafifletmeye, kendilerine meşruiyet kazandırmaya çalışmıştı.

İslam coğrafyası genişledikçe eski inançlarını beş on yıl içerisinde değiştirmek zorunda kalanların sayısı artıyor, muhalefet büyüyordu. Emevi iktidarının yıkılıp Abbasi iktidarının kurulması çalışmalarının bir çırpıda olmadığını, belirli bir zaman aralığı aldığını hesaba katarsak kendilerini saklamak zorunda kalan inanışların bu süre içerisinde nefes almaya başladığını söyleyebiliriz.

Erdebil şehrinin Hurrem bucağında ortaya çıkan Hurremiye taraftarları aykırı görüşlerini perdelemek için merkezî idareye karşı tam da İslam karşıtı görünmediler. Abbasi iktidarının kurulmasında başrolü oynayan Ebu Müslim Horasani ‘ nin haksız yere idam edilmesine büyük tepki gösterdi ve isyan bayrağını çektiler. İsyan kanlı şekilde bastırılsa da isyancılar Müslümiye, Fatimiye adlı çeşitli fırkalar hâlinde varlıklarını sürdürdüler.

Horasan‘ da Sanbaz liderliğindeki isyan da 70 günde bastırıldı. Muhalifler, nihayet Babek ‘in liderliğinde derlenip toparlanarak yeni bir isyan ateşini yaktılar. Bu isyan İsfahan, Rey, Karaç, Burç ve Bezz bölgelerine yayıldığında takvimler 816′ yı gösteriyordu. Ancak Halife Mutasım , Orta Asya‘dan paralı Türk askerleri getirecek, isyan bastırılacaktı.

Soru 23. Babek kimdir?

Babek, islam’ı yayma adı altında devam ettirilen Arap saldırganlığına karşı sürdürülen direnişin önderidir. Bugünkü Azerbaycan topraklarında doğmuş, Tebriz ‘de çobanlık yapmıştır. Bir rivayete göre geçimini sütannelikle kazanan kör bir kadının oğludur. Hurremi lideri Cavidan, bu gençte yetenek görmüş, onu yanına almıştır. Cavidan’dan sonra liderliği Babek üstlenmiştir.

Bir başka rivayete göre zalim Emevi iktidarının yıkılmasında çok büyük rolü olan Ebu Müslüm‘ ün torunudur.

Soru 24. Kimlere liderlik etmiştir?

Babek Hürremilere ve Arap işgalinden kaçan tüm topluluklara liderlik etmiştir. Bugünkü Azerbaycan ve İran topraklarında eski din ve tarikatlara mensup birçok kişiden başka, Arap zulmünden yaka silken Müslümanlar da onun etrafında kenetlenmişlerdir.

Soru 25.Babek ‘in varsa toplum tasarısı nedir?

Babek, İslam dünyasındaki çok eşliliğe, derebeyliğe, saltanata muhalifti. Kadının toplumda erkekle eşit hukuka sahip olması gerektiğini, toprağın feodallerin elinden alınıp çalışanlara dağıtılması gerektiğini savunuyordu. Babek, adalet, eşitlik düşüncelerinden yana, deyim yerindeyse müesses nizama karşıydı.

Soru 26. İsyan ne ölçüde etkili olmuş, nerelere yayılmıştı?

Babek, Hurremilerin başına geçtikten sonra isyan edecek uygun zamanı bekliyordu. O yıllarda Halife Emin ile kardeşi Me’mun arasında taht mücadelesi vardı. Bu çekişme Emin’in katledilmesiyle sonuçlandı. 816’da çıkan bu fırsattan yararlanan Babek, Hurremilerin bulunduğu Bezz kalesi çevresinde saldırıya geçti. İsyanı haber alan Me’mun oradaki birliklerini Babek’in üzerine sevk etti. Arap emir ve komutanları herhangi bir başarı elde etmeden büyük kayıplar vererek geri çekildiler. 824′ te yapılan baskın sonucunda Arap ordusunun önemli bir kısmı ezilmiş, komutanları da öldürülmüştü. Bu yenilgi civardaki Ermenilerin Babek’in safına geçmesi sonucunu doğurdu. Bundan sonraki dönemde Arap vali ve komutanları daha büyük zafiyetler göstermeye başladılar ve 832’de durum, Abbasiler açısından daha da kötüleşti.

Bizans- Abbasi savaşı dolayısıyla Halife Me’mun sefere çıkmış bulunduğundan Hurremiler bunu fırsat bilmiş, isyan ateşi İsfahan dâhil, diğer Fars illerine de yayılmıştı. Halife Me’mun, Tarsus’ta 833′ te ölürken halefi Mu’tasım’a vasiyette bulunurken Babek meselesini halletmesini istedi. Fakat artık çok geçti ve isyan 20 yıl daha devam edecek derecede güçlenmişti.

DERBENT’İN DAYANILMAZ ÇEKİCİLİĞİ

Arapların Bab el ebvab diye adlandırdıkları Derbent, Albanya ‘nın ikinci büyük şehri idi. Arap halifeleri Derbent’in stratejik ve ticari önemini göz önünde bulundurarak onun serbest bölge statüsünü korudular. Şehir, emirler veya reisler şurası tarafından yönetilmeye başlandı. Halife Hişam‘ın başa geçtiği 736 yılında bölgeye gönderilen 400 devlet memuru yönetim esaslarını belirledi. Şehrin idareciliğine rehberlik eden reisler reisi kanunlar çerçevesinde şehri gözetmek, kuralları tespit etmek, temizliği sağlamak yükümlülüğündeydi. Derbent kalesine ve diğer sınır karakollarına yerleştirilmiş birlikler, hizmetleri karşılığında hazineden maaş almıyor, yerel güvenliği sağlıyordu. Halifenin fermanı ile sınır bölgelerini kâfirlere karşı savunan ahali, gazi olarak nitelendiriliyor, vakıf payı olarak Abşeron yarımadasının petrol kuyularından ve tuz yataklarından elde edilen gelirler ile ödüllendiriliyordu. Harun Reşid döneminde şehre su sağlamak için Rubas nehrinden bir dizi kanal kazıldı. Bu kanallarda bağ ve bostanlar ekildi, değirmenler kuruldu.

Hilafetin kuzey ucunda bulunan Derbent, Hazar denizinin en önemli liman şehri idi. Deniz ulaşımı ve taşımacılığı açısından bu durum, şehre avantaj sağlıyordu. Ticaret, 8 ve 9. asırlarda halifelik hazinesine çok kazanç getirdi. Bu yüzden hilafetin temsilcileri hem askerî hem ticari açıdan şehrin önemini görüp daha da temkinli davrandılar. Hazar Hakanının gönderdiği elçilerin bile gözleri bağlanarak şehirdeki savunma tedbirlerinin saklı kalmasına çalışıldı.

Gümrük uygulaması ile yabancı malların girişi sınırlandırıldı. Müslüman olmayan tüccarlardan daha fazla para alındı. Köle ticareti başta olmak üzere, canlı hayvan ithalatından elde edilen kazanç gelirleri ikiye katladı. Kuzey Kafkasya’nın bütün deri ve koyun sürüleri Derbent’te pazarlanıyordu.

Ancak bütün bunlar 1220-1222’de Moğolların saldırılarıyla sona erdi. Güneyden Kafkasya’ya sokulan Moğollar, Cebe ve

Subutay ‘ın liderliğinde kuzeye doğru ilerlediler. Beyleqan, Şamaxı yakılıp yıkıldı. Derbentliler savunmaya girişti. Barış teklifine aldanarak gönderilen heyet rehin alındı ve onlardan şehrin gizli geçitleri öğrenildi. Bu, bir aldatmacaydı; dönüp dolaşıp yine şehrin dışına çıkmışlardı. Fakat Derbent için tehlike henüz ortadan kalkmamıştı.



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir