KİM 7

KİM 7

BİR DAĞISTAN MASALI-2

*Bir Dağıstan masalı 1, Eylül 2018 tarihli bültenimizde yayımlanmıştı.

ÇİLBİK İLE CADI’ NIN KEÇİSİ

Çilbik’ in başarısı her yerde duyulmuş, hükümdarın kulağına da çalınmış. Kirli pasaklı, saçları keçeleşmiş, derisi yara bere içinde, aptal görünüşlü, tembel bir çocuğun kısa sürede ün kazanması herkes gibi hükümdarı da şaşırtmışmış. “Gidin, Çilbik’ i bana getirin diye görevlilere buyruk vermiş. Çilbik, daveti duyar duymaz, elini yüzünü yıkayıp kendine çeki düzen vererek sarayın yolunu tutmuş. Vardığı sarayda her yan tüller içinde, her köşe güller içinde, merdivenler oymalı, kapılar süslemeli imiş. Ağzı açık durumda, hükümdarın huzuruna çıkmış. “Buyurun Hakan’ım beni çağırtmışsınız, geldim.” demiş. “Duyduklarım doğru mu yavrum?” , “Doğru Hakan’ım. Belindeki ipi çözüp göstermiş. Bu, cadıdan çaldığı sihirli ipmiş. Yakalanacağı zaman ip, bir köprüye dönüşüyor, onun üstünden yürüyüp karşıya geçiyor, kimse ardından yetişemiyormuş. Hükümdar, “Çok güzel Çilbik çocuk!” demiş. “Seni çok beğendim.

Cadılar cadısının saçaklı halısını alıp bana getirirsen seni ödüllendiririm.” demiş. Çilbik ürpererek cevap vermiş. “Kolay değil bu, Hakan’ım! Fakat siz buyurduktan sonra…”, “Haydi göreyim seni!” demiş hükümdar.

Çilbik, hemen ormana gitmiş. Uzunca bir çubuk kesip ucunu sivrilterek geceyi beklemiş. Karanlık bastırınca Cadı’nın çatısına çıkmış. Çatıda bir delik açıp içeri bakmış. Cadı, saçaklı halısının üzerinde uyuyormuş. Çubuğu itip Cad’yı dürtmüş. Cadı, yarı uykulu söylenmiş: “Lanet olası pireler! Bu halının içerisine nerden yuvalandınız?” Bir yandan öte yanına dönmüş. Çilbik, onu yeniden dürtüklemiş. Cadı, doğrulup kaşınmış kaşınmış, bir daha yatmış. Çilbik, yine çubuğu uzatmış. Cadı, bu defa öfkeyle doğrulmuş, halıyı kaldırıp kapıya fırlatmış.

Çilbik, halıyı alıp sıvışmış. Fakat kahramanımızın kokusu Cadı’nın burnuna ulaşmaz mı? Derhal fırlayıp çocuğun peşine düşmüş. Çilbik kaçmış, Cadı kovalamış. Çilbik kaçmış, Cadı kovalamış… Çilbik, belindeki sihirli ipi çözüp önüne uzatmış, bir anda önüne açılan köprünün üstünden karşıya geçip kente ulaşmış. Saraya girip omzundaki halıyı hükümdarın önüne sermiş. Hakan,: “Bravo Çilbik!” demiş. Sen bunu başardıktan sonra Cadı’nın yüz kişilik kazanını da getirebilirsin. O kazana çok ihtiyacımız var.”

Çilbik, hiç vakit kaybetmeden çantasına çakılları doldurup ormanın yolunu tutmuş. Karanlık çökerken yine çatıya tırmanmış. Daha önce açtığı delikten içeri bakmış. Cadı, akşam yemeği hazırlamaktaymış. Çilbik, çakılları delikten tek tek kazanın içine atmaya başlamış. Her çakıl kazana düştükçe kızgın yağlar Cadı’nın suratına sıçramaya başlamış, suratı yanmış. Cadı, kazana bağırmış: “Aptal kazan! Sen de mi o Çilbik’in büyüsüne kapıldın yoksa?..”

Çilbik’in ödü kopmuş. Bir süre bekleyip çakılları yeniden atmaya başlamış. Cadı’nın iyice tepesi atmış. Kulpundan tuttuğu gibi kazanı dışarı fırlatmış.

Çilbik, kazanı kaptığı gibi tabanları yağlamış. Cadı, bu işin de içinde Çilbik’in olduğunu anlamış. Çilbik’in ardından koşmaya başlamış. Çilbik kaçmış, Cadı kovalamış, Çilbik kaçmış, Cadı kovalamış. Çilbik, sihirli ipi belinden çözüp bir anda açılan köprünün üstünden koşarak kente ulaşmış. Saraya varıp kazanı da Hakan’ın önüne koymuş.

Hakan, kazanı görünce daha da sevinmiş., iştahı biraz daha kabarmış: “Duydum ki, Cadı’ nın ölümsüz bir keçisi var Çilbik çocuk. Bu keçi sabah akşam kovalarca süt veriyormuş. Onu da getirirsen büyük ödülü alırsın. Çilbik, bıkkın biçimde başını sallamış: “Bu kadar da olmaz ki hakanım! Siz de amma açgözlüsünüz, sonunda beni Cadı’ya öldüreceksiniz.” demiş.

Hakan, bu sözlere çok öfkelenmiş: “Ya keçiyi buraya getirirsin ya da kelleni alırım!”

Çilbik, yine saraydan ayrılmış,. Gece yarısı yine Cadı’nın çatısına tırmanmış. Bu kez de sivri çubukla keçiyi dürtmeye başlamış. Keçi acıyla meleyerek Cadı’yı uyandırmış. Cadı, öte yana yatınca Çilbik bir daha keçiyi dürtmüş. Keçi melemiş… Cadı: “Kes sesini, kurtlara yem olasıca keçi, uykum var benim.” demiş beri yana dönmüş. Az sürede derin uykuya geçip horlamaya başlamış. Fakat yine keçinin acı sesiyle uyanmış, öfkeyle kalkıp hayvanı dışarı atmış. Çilbik, keçiyi kaptığı gibi sarayın önüne getirmiş. Hakan’a teslim ettikten sonra ödülünü alıp eve yollanmış ve derin uykulara dalmış.

Yücel Feyzioğlu

QRIZ ‘ DA YER ADLARI*

*Qrızlar Kimdir? (1), Ekim 2018’de, Orızlar Kimdir? (2), Aralık 2018’de yayımlanmıştı.
Orız’ın kurulu olduğu sahadaki dağın etekleri, sarp kayalıklarla Qudiyal çaya ulaşır. Komşu Cek köyü yönünde bin bir meşakkatle inşa edilmiş köprüden (foto 1) köye çıkarken 98 zorlu dönemeç kat edilir. 4 km.lik oldukça engebeli yola Orızlar gar­gar adını vermişlerdir. Parça parça, kırık kırık anlamına gelen bu isimli güzergâhı aşmak için arazi vitesli ve yüksek kasalı araçlardan yararlanılır.
Dağın kuzey doğu yönündeki yalçın kayalıklar merdiven başmakları gibi alçalarak birbirine yaslanır. Bu kesimde yalınızca bir atlının sığabileceği geçitten Orız’ın otlaklarına ulaşılır.
Geçidin kuzeyi, dağın güney kısmıdır. Dağın bu bölümünde hayvanların otlatıldığı yer bulunur. Bu saha köy ortak malıdır.
Dağ, kuzeyde azametli ve ürkütücü bir görünüme sahiptir. Batıya doğru uzanırken yüksekliği azalır. Sanki kendinden daha yüksek dağlardan utanıp alçalır gibidir.
Dağın bel verdiği bu yere masdergâh adı verilir. Açık havalarda sabahları doğuya doğru bakıldığında denize kadar olan sahadaki tahıl tarlaları, ormanlar, bağlar yeşil ve sarı tonlu desenleriyle haritaya benzer bir görünüm oluşturur.
Zirveden çıplak gözle Küba reyonunu, Xudat’ı, Dehne köyünü ve Hazar’ın maviliğini görebilirsiniz.
Köy civarında yer alan mağaralar arasında 1000-1500 baş koyunun sığabileceği büyüklükte olanı var. Kardan, kıştan, yağıştan korunmak, istila ve harp dönemlerinde kadın, yaşlı ve çocukları düşmandan saklamak için bu mağaralar çok uygundur. Ayrıca bazılarının girişleri taşla, kerpiçle örülüp kapı bırakılarak tavla hâline dönüştürülmüştür.
Bu mağaralardan kışlak olarak da yararlanılır. Hayvanları uzak yerlere nakletme imkânı olmayanlar, kışın yakındaki bu mağaralara taşınmayı tercih ederler.(foto 3) Vaktiyle sığır ve koyunlar, Mugan düzlerine, Xudat ve Xaçmaz ovalarına sevk edilirdi. Şimdiki Qrız obaları da o zamanlarda yalnızca kışlak iken zamanla kalıcı meskenler olmuş, büyüyerek iri köyler hâline gelmişlerdir.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi, (bkz. Grızlar Kimdir?-1-) Xaçmaz, Quba reyonlarındaki Qrız obalarının sayısı 30’un üzerindedir. En kuzeyde Ferzelioba, batıda Gazioba, Hazer denizine 1 km yakınlıkta Sibiroba ve Tikanoba köyleri bulunur.
Hazar sahilinden Şahdağ’a kadar yalnızca 80-100 km.lik mesafede birçok iklim kuşağının etkili olması şaşırtıcı ve hayranlık vericidir. Azerbaycan, dünyadaki 13 iklim türünden 9’una sahipken mavi Hazar’dan aksaçlı Şahdağ’a kadarki ufak alanın bu iklim çeşitliğinin çoğusundan nasiplenmesi, çarpıcı bir örnektir.
Hazar sahilinde dar, kumlu, çizgi gibi uzayan bir yükselti vardır. Oraya küber adı verilir. Bu ad terzilerin kullandığı yüksük (kube) sözcüğünden türetilmiştir.
Azerbaycan’daki Küba (Quba ) reyonu, adını bu benzetmeye borçludur. (A.K.) Kumdan yükseltinin batısındaki, 5-7 km.lik diğer bir şeridin adı ise müşkür diye adlandırılır. Demiryolundan Müşkür’e, Bakü-Derbent güzergâhına kadar olan saha, palasa diye adlandırılır. Dağ derelerinin yayıldığı taşlı şerit küdrü diye isimlendirilir.
Bizce bu isim taşlar anlamındaki xudri sözcüğünden türetilmiştir. Oradan başlayıp derelerin bulunduğu alanı kuşatan ormanlık bölgeye kadar uzayan kışıma, dereler denir. Ormanlar ile bağlar burada birbirine kavuşur. Orman sona erdikten sonra başlayan dik yokuştan batıya doğru olan kesim caf diye tanınır. Yokuşun sona erdiği yerde yaylalar ile caf arasındaki korunaklara vervul denir. Küdrünün batısından itibaren Qrız obaları son bulur.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir